Yükleniyor... GAMARCOBA.COM |
Bugün : 9 Mayıs 2024
|
Giris Yapınız veya Hala üye değil misiniz ? |
admin
[Genel Sorumlu] MSN : Yazmamiş
Yaş : 49 Mesaj sayısı : 14 Giriş sayısı : 1789 |
Lozan Andlaşması'nın "Akalliyetlerin (Azınlıkların) Himayesi (Korunması)" Başlıklı III. Faslı (Madde 37-45) Orijinal Metin: http://www.ttk.org.tr/templates/resimler/File/Antlasmalar/lozan/lozan30-39.pdf http://www.ttk.org.tr/templates/resimler/File/Antlasmalar/lozan/lozan40-49.pdf Günümüz Türkçesi: BÖLÜM III. (http://eski.bianet.org/2004/10/29/45917.htm) -------------------- .. |
|||
31.07.2011 11:32:23 AM |
admin
[Genel Sorumlu] MSN : Yazmamiş
Yaş : 49 Mesaj sayısı : 14 Giriş sayısı : 1789 |
Lozan Andlaşmasının Yukarıdaki Bölümlerinin Yorumuna İlişkin Bir Alıntı: (...) ADEM SÖZÜER Tam bu noktada deniyor ki, Lozan Anlaşması'nda azınlıklar sadece gayrimüslim azınlıklardır. Bunun dışında Türkiye'de azınlık yoktur. Dolayısıyla bunun dışında belki sosyolojik anlamda azınlık olsa bile, bu konu özel bir hukuki düzenleme yapılması gerekmez. Mesela Aleviler'le ilgili veya etnik gruplarla ilgili özel bir düzenlememiz yok. Genel olarak insan hakları bağlamında bir çözüm bulunamaz mı? TURGUT TARHANLI Lozan Barış Antlaşması aslında işte tam da bu bağlamda, yani Osmanlı'dan sonra Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu yönünde, Türkiye devletinin kuruluş süreci içinde bir eklem noktası olarak da görülebilir. Aynı temelde, o başlangıçtaki ilginin özellikle Avrupa'da başlamış uluslararası ilginin, yani din temelinde başlamış azınlık-çoğunluk parametresinin Lozan'da da etkili olduğunu görüyoruz. Bu açıdan azınlık tanımı, Lozan Antlaşması'nda, "Türkiye'de yaşayan gayrimüslim azınlıklar" şeklinde tanımlanır. Antlaşmanın 37. maddesinden 45. maddesine kadar hükümlerin yer aldığı bölüm "Azınlıkların korunması" (ekalliyetlerin himayesi) başlığını taşır. Tabii bunun hemen akabinde 45. maddede Yunanistan'da yaşayan Müslüman azınlık bakımından da aynen "Müslüman azınlık" diye tanımlanan azınlık kavramı, Yunanistan'ın, bu antlaşmadan doğan yükümlüüğü olarak tanımlanır. Bunu şöyle görmek mümkün: Belki Türkiye'nin bir uluslararası antlaşma ile yükümlülük altına girdiği azınlıkların korunması rejimi, evet Lozan Barış Antlaşmasında vardır. 1925 yılında akdedilen Türkiye Cumhuriyeti ve Bulgaristan arasındaki ikili anlaşmada da bu yönde hükümler vardır: Türkiye'deki Bulgar azınlık ve Bulgaristan'da yaşayan Türk azınlık için hukuki koruma düzeni öngörülür. Lozan Antlaşması'nın bu hükümleri, sadece Türkiye'deki Rum-Ortodoks, Ermeni ve Musevi cemaatleri bakımından mı bir azınlık rejimi öngörmektedir? Lozan Antlaşması'nda, bu açıklıkta bir azınlık tanımına ilişkin bir çerçeve çizilmiş değildir. Sadece dini (gayrimüslim) azınlıklar için getirilmiş genel bir yükümlülük vardır. Ancak öte yandan, kadim kilise mensupları olarak da anılan Yezidiler, Keldaniler, Süryaniler vs gibi Hıristiyan cemaatleri ve bu kapsamda değerlendirilmesi yükümlülüğü Türkiye açısından var mıdır, yok mudur? Başlangıçta bu yoktu, yani Lozan Konferansı tutanaklarına baktığınız zaman, Türkiye delegasyonu temsilcilerinin azınlık hakları konusundaki yükümlülüğün kapsamında dar tutulması yönünde çaba sarf ettiği görülür. Ancak bugün bunu nasıl yorumlamamız gerektiğini sorulduğunda, bu konuya ilişkin hukuki yaklaşım önem kazanır. Hukuki bakımdan, bu cemaatlerin de bir azınlık statüsü kapsamında değerlendirilmesi mümkündür. Bunun kamu düzeni vb kavramlarla açıklanmaya çalışılan bir gelişme olarak tanımlanması da isabetsizdir. Tam aksi, bu azınlık ve çoğunluk parametresi içinde, görece daha güçsüz kabul edilebilecek sayıca az belli dini toplulukların hukuken korunmasıı, bu topluluklara mensup kişilerin haklarıyla korunması sonucunu doğuracağı için, bunun kamu düzeninin sağlanması konusunda da yararı olduğunu düşünüyorum. Ancak din esası dışında, dolayısıyla etnik veya dil bakımından azınlık veya çoğunluk ilişkisini nasıl kurmamız gerekir? Bu konuda, Lozan Antlaşması'ndan hareket etmemiz mümkün değil bence. Çünkü Lozan'ın kurduğu azınlıklar rejimi, din temelinde kurulmuş bir azınlık rejimidir. Son yıllarda, bu konuya ilişkin bazı yorumlar var. Bu yorum sahiplerine göre, Lozan Antlaşması'nın azınlıkların korumasına ilişkin kesiminin ilk maddelerinde yer verilen, Türkiye'de yaşayan herkesin yararlanabileceği genel bir haklar düzenine dikkat çekilir. Dolayısıyla bu atıftan hareketle -sadece gayrimüslim azınlıkla sınırlı olmaksızın- herkesin öncelikle kültürel haklardan yararlanması savunulur. Ancak bu konunun tartışılıp genel insan haklan hukuku bağlamında tanımlanmasıyla, aynı konunun Lozan Antlaşması bağlamında değerlendirilip yoı birbirinden farklıdır. Zira Lozan Antlaşması'nda, dini azınlıklar temelinde düzenve azınlıkların korunmasına ilişkin hukuki rejimin, bunun ötesinde, etnik kimlikler bakıından da kapsayıcı bir şekilde yorumlanması, hukuken mümkün görünmüyor. Lozan bir uluslararası anlaşmadır. Lozan'ın azınlıklarla ilgili hükümleri de, bir uluslararası antlaşmanın yorumlanmasına ilişkin yöntemlere bağlı kalarak uygulanmak zorundadır. Bu konunun hukuk tekniği bakımından, kanımca şöyle açıklanması mümkün görünüyor: Bir antlaşmanın yorumlanmasında esas alınacak kuralları belirleyen, bir uluslararası antlaşma olan ve 1969'da BM bünyesinde hazırlanan Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi, konunun, antlaşmalar hukuku bakımından çerçevesini belirlemiştir. Sözleşmede, bir antlaşmanın bir hükünü yorumlarken, o antlaşmayı şöyle yorumlayacaksınız, yazıyor ve devam ediyor: Öncelikle hukukta iyi niyet esastır biliyorsunuz, yani iyi niyetle yorumlamak zorundasınız. Onun için antlaşmanın öngördüğü amacın dışına çıkmak durumundasınız. İkinci olarak, antlaşmanın konusunu ve amacını göz önünde tutarak yorumlamanız lazım. Üçüncü olarak, antlaşmada yorumladığınız terimleri, onlara olağan anlamlarını vererek yorumlamanız lazım. Ve sonuncu olarak, -tartıştığımız bu konu bakımından asıl önemli husus budur- antlaşmada yorumladığınız bir hükmü, onun kendi bağlamı, çerçevesi içinde yorumlamanız lazım. Bunun dışında, bir kimlik sorunu gündeme gelecekse, bunun, bugünün uluslararası hukuku ışığında -sadece AB hukuku olarak değil- düşünülmesi gerekir. Bu çerçevede, azınlık hukukunun, öznesi birey olarak tanımlanmış bir bağlamda tartışılmasına özen gösterilmesi önem taşır. Böyle bir yaklaşımda, konuşmamın başlangıcında belirttiğim, bireyin, bir insan olarak kendi gerçekliğinin, kendisinde yaşayan bu gerçekliğin beyanı anlamına gelir. Gücün değil, ama hukukun belirleyici olmasına çaba göstermek, bu konuda da geçerli bir medeniyet tasarımı olarak mütalaa edilmelidir. (...) http://www.sabah.com.tr/Siyaset/Dosyalar/2005/03/28/dosya_turkiyenin_ulusal_kimlik_meselesi -------------------- .. |
|||
31.07.2011 11:34:47 AM |
Foruma Açılan son 5 konu |
Açan |
Forum istatistikleri |
|
Gürcü Kavramı.. Tarihi ve Sosyolojik Olarak Türk Kavramı.. Lozan Andlaşmasına Göre Azınlık ve Türk .. Anayasalara Göre Türk Kavramı.. Yeni Osmanlıcılık ve Acaristan.. |
admin admin admin admin artvinli |
Forumdaki 7 Kategoride 19 Forum var , Bu forumlara açılan 63 Konuya 111 Cevap yazıldı.. | |
Kimler Bağlı :
Bağlı üye yok..
| İyiki Doğdun :
hamsioglu , gaspar ,Nice yıllara..
|